17 Kasım 2010 Çarşamba

film izleyin lan ( Welcome )



''Ona kavuşmak için 400 km yol yürümüş. Şimdi ise Marş Denizi'ni yüzerek geçmek istiyor. Sen gittiğinde ben bir caddeyi bile geçememiştim.''

Philippe Lioret'nin 2009 yapımı muh-te-şem filmidir kendisi. Imdb'yi kıstas alan okurlar için filmin puanının 7.5 olduğunu hemen hatırlatayım.

17 yaşındaki Bilal, kafasında türlü hayallerle Irak'taki savaştan kaçar. Bu hayallerin merkezinde sevdiği kıza kavuşmak ve ünlü bir futbolcu olmak vardır. Hayallerin, sadece hayal olarak kalabildiği bir sosyal statüye sahiptir çünkü göçmendir. Yıkanamaz ve alışveriş yapamaz, hatta nefes alması bile suçtur. Böyle bir ortamda, genç Bilal ile hayatı yolunda gitmeyen diğer ana karakterimiz Simon'un yolları kesişir. Sonrası da temiz, net ve akıcı bir hikaye.

Konu ve kurgu dışında, yönetmenin ''insan'' olgusuna karşı takındığı enternasyonel tavır da takdir edilmesi gereken diğer bir nokta. Şöyle ki; yönetmen, bir sahnede Irak'tan kaçan bir gencin kafasına poşet geçiren Türk askerlerini hicvederken, diğer bir sahnede de göçmenleri alışveriş merkezine bile sokmayan Fransız güvenlik görevlisine verebiliyor odunu. Simon'un televizyon karşısında zap yaptığı bir sahnede, ekranda Sarkozy görünür görünmez karakterin televizyonu kapatması da buna örnek olarak gösterilebilir.

Biraz ''karikatürize'' bir etken ama filmde şakır şakır Türkçe konuşan bir karakterin olduğunu da ekleyeyim, ilginizi çekecektir. Ha bir de final sahnesiyle ilgili olarak şunu söylemeliyim, Londra'da kimse Manchester'ın golüne sevinmez Lioret, rakip Lyon bile olsa.

Fragman da aha burada.

2 yorum:

  1. oha çok etkilendim lan hemen gidip izleyeceğim, o derece olum.

    YanıtlaSil
  2. Merak ettim bu filmi.. Konusu hoşuma gitti :)

    YanıtlaSil