2 Haziran 2010 Çarşamba

Bir çift kelam ; Tuncel Kurtiz


‘’Biz o mağazanın önünde çok sabahladık , o Rus malı kameraya bakar bakar hayal kurardık. Sonra da en ucuz iki içkiyi karıştırır içerdik. Ben , Yılmaz bir de Yıldırım(Aktuna) vardı en iyi içicilerden. Orada gebe kaldık Umut’a. Öyle doğdu Yol , öyle inşa ettik Duvar’ı. Ben bu haydutlu kovboylu filmlerden sıkıldım artık , bunlar bize bir şey katmıyor , dedim. Gözüme bakıp , biz bu filmleri yapmadan bize sinemadan ekmek yok keko , bu dönemleri aşmadan istediklerimizi yapamayız , kurban olayım mızmızlanma , dedi. Önceden ‘keko’ derdi , sonra ‘ihtiyar’ demeye başladı. Hapishaneden film çeviren ilk adamdı , onun dostu olduğum için ne kadar şanslıyım ben ah bir bilseniz… ‘’

Bu sözler geçen dönem okulumda söyleşi düzenleyen ve bu ülkede yaşayan en büyük , en nitelikli , en sıradışı aktör olan Tuncel Kurtiz’e ait. Yukarda alıntıladığım metin , konuşmasının sadece bir kısmı ki zaten yaptığı şeye konuşma da denemez. Okuduğu şiirlerle , anlattığı fıkralarla , eleştiri ve övgüleriyle toy bir cumhuriyetin kısa tarihini sundu bizlere. Gözlerinin en parlak olduğu anlarda ağzında ya Şeyh Bedrettin vardı ya da Yılmaz Güney. Şeyh Bedrettin Nazım’ın destanlaştırdığı bir garip adamın hikayesi , bir ideolojinin , bir başkaldırışın destanı. Yazarının Türkiye Vatandaşlığına layık görülmediği bir destan. Yılmaz Güney ise Yeşilçam’daki akranları gibi kırmızı noktalı filmler çevirmek yerine bir at arabacısının yoksulluktan kurtuluş hayaliyle defineye , piyangoya bel bağlayan dramını anlatan bir adam. Kültür Bakanlığı'nın onayladığı Türk filmleri arasında bir tane bile filmi olamayan adam. Ülkesinde ve Avrupa’da sayısız ödül almış bir adam. Zamanında bir sinema yazarı İnarritu’ya* soruyor ; Neden sinemaya başladınız? Adam aynen şu şekilde cevap veriyor ; ‘’Küçükken bir film izlemiştim , asla unutamadığım bir film. Bu kadar yıl geçmesine , bu kadar film yapmama rağmen asla o filmdeki görüntü-müzik uyumunu yakalayamadım. Sinemaya da işte bu Türk yönetmeni anlayabilmek için başladım.’’

Bahsedilen film Yol’dur.

Laf lafı açıyor hesabı , Kültür Bakanlığı onaylı filmler konusunu üstünkörü geçmek olmaz. O listede Yılmaz Güney filmlerinin olmayışı ‘'devlet rejimine eleştirel bakan içeriği yüzünden…'‘ gibi basit bir klişeyle açıklanamaz. Çünkü listede Beynelmilel , Filler ve Çimen , Takva gibi bu duruşu sergilemeye çalışan filmler de mevcut. Eğer ki soracak olursanız ‘'E o zaman neden yok filmler?'’ işte buna mantıklı bir cevap yok.Korkmayan adamdan korkulurmuş , öyle derdi büyükbabam.

Tuncel Kurtiz’in konuşması sık sık alkışlara bölündü , diyebilmek isterdim lakin olmadı. Pop şarkıcılarının ücretli konserlerini tıka basa dolduran enerjik akranlarım orta halli bir konferans salonunu zar zor doldurdu. Konuşmayı boş bakışlarla dinleyen güzelim kitle ise söyleşinin bir yerinde ‘ouv’ şeklinde erotik bir ses çıkardı , ne tesadüftür ki o anda Tuncel Kurtiz yaz ayında bir filmde Nejat İşler ile birlikte oynayacağını söylüyordu. Aynı filmde Erkan Can’ın da rol aldığını söyledi ama kimse erotik bir ses çıkarmadı çünkü kimse Erkan Can kim bilmiyordu , kimse Yılmaz Güney kim onu da bilmiyordu.

Kültür Bakanlığın bazı filmleri neden yasakladığı , bu yasaklarının sonucunun ne olduğu , milyonlarca insanın neden Recep İvedik izlediği , kel ve ıssız adamların neden çevremizde dolaştığı belki de tam olarak bu erotik sesin içinde gizlidir.

‘' … benim icin Amerika, Tom Waits dinleyenler kadardir'‘ diyen Tuncel Kurtiz’e atfen ;
Bizim için de bu ülke sen gibi , Nazım gibi , Çirkin Kral gibi değerleri hatırlayanlar ve unutmayanlar kadardır.

*İnarritu : 21 Gram , Babel , Amores Perros gibi filmlerin Meksikalı yönetmeni.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder